Yarık Gezgini Antlaşması

Çevirmen: Myriel
Editör: YcD44
Bölüm 107: Baştan Çıkarma

"Teşekkür ederim," diye mırıldandı Lei, kokumu içine çekerek. "İçtenlikle böyle hissetmenin ne kadar anlamlı olduğu hakkında hiçbir fikrin yok, Duncan." İç çekti. "İnsanlar benden en kötüsünü beklemeseler bile, yine de bir noktada kendilerini yanımda rahatsız hissetmeye başlıyorlar. Tar da başlangıçta bir istisna değildi ama sonunda her şeyi olduğu gibi kabul etmeye başlamasına memnunum."

"Bazı şeyleri belli etmemek için elimden geleni yapmama rağmen, bana bakış şeklinin tuhaf hissettirdiğini kabul ediyorum. Yine de bunun yanında kötü niyetli olduğun izlenimini hiç edinmedim. Başından beri bana her şeyi açıklamış olman da muhtemelen yardımcı oldu. Seninle ya da duygularımı hissetme yeteneğinle ilgili herhangi bir konuda karanlıkta bırakıldığım izlenimine hiç kapılmadım." Omuz silkerek kolumla Lei'yi biraz daha sardım. "Yani sorun yok. Sana karşı şeffaf olmak benim için sorun değil."

"Beni bu şekilde görebildiğine sevindim, Yaira." Fısıldadığı tek bir kelimeydi ancak yorumlayabileceğimden daha fazla anlam içerdiğini hissetmiştim.

"Benim için düşündüğün lakap bu mu?" diye sordum.

"Evet, öyle." Yüzünü göremiyordum ama omzuma yaslanmış olsa da sesinin sıcak tınısını duyuyordum. Sesine eşlik eden parlak gülümsemeyi hayal edebilecek kadar iyi tanıyordum onu.

"Bu ne anlama geliyor?" diye sordum. Bunun onun ana dilinden bir kelime olduğundan emindim çünkü daha önce hiç böyle bir şey duymamıştım.

"Yairava devi corate'nin kısa hali. Senin için kelimesi kelimesine çevirecek olursam, 'Kendimi tamamlayan parça' anlamına geliyor. Bu, Coraslar'ın birine onu sevdiğini söyleme şeklidir, Duncan."

Bu tek kelimenin ne kadar çok anlam taşıyabileceğini fark ettiğimde kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Lei'ye dönüp yüzünü nazikçe çenesinden tutarak kaldırmadan önce sadece bir saniye geçmişti.

"Seni seviyorum demenin çok güzel bir yolu." Daha önce olduğu gibi beni daha da içine çeken masmavi gözlerine baktım. "Bana bu lakabı taktığın için onur duydum." Kendimi herkesten ve her şeyden üstün hissediyordum. Hayatımın başka hiçbir anında olmadığım kadar iyiydi. Eğildim, dudaklarımı hafifçe dudaklarına dokundurdum. "Ben de seni seviyorum, Yaira."

Sonunda dudaklarım onunkilerle buluştu ve kollarım onu bir kez daha sımsıkı kucakladı. Randevu, beklediğimden farklı bir yöne gitmişti ama ben bu sonuçtan gayet memnundum. Bana içini açmış, beni kalbine almış ve benim için ruhunu ortaya koymuştu. Elbette bu her şey demek değildi ama yükünü benden saklamaya çalışmadan çok daha fazlasını itiraf etmişti.

Bu bana güvenmeye, bana bel bağlamaya hazır olduğu anlamına mı geliyordu? Öyle olmasını umuyordum. Ona daha fazla faydalı olmak, onu koruyabilmek istiyordum. Sadece fiziksel olarak değil, duygusal olarak da. Öpücüğe karşılık verdi, kollarını boynuma doladı ve ağzını açarak onu keşfetmem için beni baştan çıkardı.

Sanki bu davete karşı koyabilirmişim gibi. Dilim dudaklarının arasından kaydı. Bu sefer dansı ben yönetmeyi planlamış olsam da gidişatı o belirledi ve ben de onu takip ettim.

Birden vücudunu hareket ettirerek kucağıma oturdu ve bedenini benimkine yasladı. Kokusunun beni sardığını hissettim ve bir an için nerede olduğumuzu tamamen unuttum. Elleriyle boynuma dokundu, parmak uçlarıyla beni nazikçe okşadı. Kaslarımı nazikçe gevşeterek ve vücudumdaki ısıyı artırarak baskı uygulamaya başladı.

Öpüşmemiz daha istekli, daha derin bir hal aldı. Bir noktada artık kontrolü kimin ele aldığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Belki de içgüdüsel bir ritim yakalamıştık ya da kendimizi doğru hissettiğimiz şeylere kaptırmıştık. Kabin daha önce de bu kadar sıcak mıydı? Ellerimi kalçalarına koyarken kanım vücudumda dolaşmaya başladı.

Ondan çıkan ses beklenmedikti. İç çekişi beni arzuluyor, ona tutunmam için yalvarıyor gibiydi. Ellerim daha yukarılarda gezinerek gömleğinin altına girdi ve altındaki çıplak teni nazikçe okşadı. Onun da beklemeye niyeti yoktu, parmaklarını sırtıma bastırarak dönüşlerimin yanında aşağıya doğru takip etti. Tenimle parmakları arasındaki kumaşa rağmen, dokunuşunu yoğun bir şekilde hissedebiliyordum.

Vücudumu bir ürperti kapladı, ısı aşağı doğru akmaya başlayarak belimde birikti. Lei'nin parmakları sırtıma gömülürken, istemsiz bir inilti çıkardı.

"Duncan, dur!" Geri çekildi, ayağa fırladı ve elini salladı. "Eğer şimdi durmazsak, kendimi tutamayacağım."

Yüzü kıpkırmızı olmuştu ve tek bir bakışından anladığım kadarıyla o da benim kadar yoğun bir sıcaklık hissetmeye başlamıştı. Yutkundum, kalkıp onu takip etme dürtüsüne direndim. Onu yakalamak, kucaklamak ve kaldığımız yerden devam etmek çok kolay olurdu. Fakat…

"Bunu burada yapamayız." Parmağını o ana kadar fark etmediğim odadaki kameraya doğrulttu. "Bağnaz değilim ama böyle mahrem bir anda izleyici istemiyorum. Bu yüzden, kapalı olsa bile…"

Haklıydı ve ben de bunu biliyordum. Bedenim hâlâ devam etmekte ısrar etse de yine de onun duygularını görmezden gelmek istemiyordum. Özel bir anda izlenmeye de hevesli değildim.

"Tamam, soluklanmam için bana bir dakika ver." Bu çok yakındı. Onun bilebileceğinden bile daha yakındı çünkü beni çağırıyor gibi görünen kokusuna karşı koymak zordu. Sanki onun vücudu ve benimki bize karşı bir araya gelmeye karar vermişlerdi.

"Pekâlâ. Ben burada duracağım. Senden uzakta, çok uzakta." Kıkırdadı, aramıza odanın izin verdiği kadar mesafe koydu ve derince nefes almaya başladı. Bakışlarımı ondan başka yöne çevirdim, aklıma gelen başka şeyleri düşünmeye başladım, sırf odada hâlâ devam eden dile getirilmemiş daveti görmezden gelebilmek için.

Yorumlar
/ sayfa kayıt
© 2024 Felis Novel. Tüm Hakları Saklıdır.
BAĞLANTILAR